13 Eylül 2014 Cumartesi

Gül Yolu - Tatyana Mikushina - Ben Olduğum Benim - 5 mart 2005

GÜL YOLU

BEN OLDUĞUM BEN'İM,
5 Mart 2005


BEN OLDUĞUM BEN’İNİM ve ben senin içinde konuşuyorum. Kendi yüksek parçasıyla herkes konuşma deneyime elde edemiyor. Ama aynı zamanda Dünya'da şimdi yaşayan insanların büyük çoğunluğu için bu tamamen ulaşılabilir, doğal bir süreçtir.

Dünya’daki yaşam, yüksek gerçekliğin bakış açısına göre gerçek olmayan ama yine de insanların dikkatini, bu gerçeklikten başka tarafa çekerek gereğinden fazla meşgul eden pek çok formlarla doludur.

Şimdi ön plana çıkan hedef, illüzyonlu dünyada yaşarken, bu yoğun fiziksel dünyayı aşarak, perdenin arkasına bakma imkân vardır.

Bizler yeni dispenzasyon (takdir-i ilahi) sayesinde dünyalar arasında ilişki kurma imkânı elde ediyoruz. Ve bu ilişkiyi, şaka olsun diye değil, içtenlikle çalışan, her çabalayan ulaşabilir.

En büyük zorluk – kendi dış, illüzyonlu bilincini aşabilmektir. Giydiğimiz bu illüzyonlu giysiyi çıkartabilmektir. Üzerinizden fiziki düşünce ve duyguları atabilmektir. Kendi bilincinde önce İsa Benliğinin yüksekliğine sonra BEN OLDUĞUM BEN’E ve daha sonra da sonsuzluğa yükselmektir.

En zor birinci adım olacaktır, Yol'a her şeye rağmen devam etme kararını vermek. Her gün. Bu dünyanın illüzyonları, Yol’da devam etmekten dikkatinizi dağıtacaklardır. Her adım zamanla bazen çok acı verici olabilir; sanki kırılmış cam parçacıklarının veya üzerinde güller dağılmış yolda yürüyor gibi olacaksınız. Yalın ayakla yürüyor ve ayanıza batan dikenler canınızı acıtıyor.

Bu acı bir yoldur. Bir çocuk dünyaya geldiğinde, bu onun için büyük bir strestir. O, annenin karnından çıkıp hiç tanımadığı bir dünyaya geliyor. Ve onun için bu bir strestir ve ilk nefesinin acısı, bilinmezlik ve ışık.

Aynı şeklide, siz de ince dünyalar ile temasa geçtiğinizde bu sizin için de bir strestir. Hiç bilmediğiniz parçanızı tanımaya başlıyorsunuz. Ve o, dış parçanızdan çok farklıdır.

Ama siz her şeye karşın, yolda karşılaştığınız acılara ve kayıplara rağmen devam ediyorsunuz.
Önceki arkadaşlarınızı kaybediyor, onlarla ilişkiniz artık size tamamen boş ve anlamsız geliyor.

Eskiden zevk aldığınız şeylere ilginizi kaybediyorsunuz. Yavaş yavaş bu Dünya’nın size tamamen yabancı olduğunu anlamaya başlıyorsunuz. Titreşimleriniz, sizi çevreleyen dünyadan öyle farklı ki sanki ondan kayıp düşüyorsunuz. Ama egonuz teslim olmuyor. O, bu dünya ait sadece sizin bilebileceğiniz ve hala kurtulamadığınız alışkanlıklarınıza dikkatinizi çekmeye çalışıyor.

Bazen bu alışkanlıkları itiraf etmek utanç olabilir. Fakat onlar vardırlar ve geçeceklerdir. Kusurlardan kurtulma isteğinizi daha aktif bir biçimde belirtmeniz yeterli olacaktır. Ve Yolunuza devam ediyorsunuz.

Ve güllerin dikenleri ayaklarınıza daha acı ve acı batıyor. Bazen acı dayanılmaz olabiliyor. Ama geriye dönme imkân yoktur. Bu acı bir yoludur. Güçlü bir egoya sahip bir kişi bu yola hazır değildir. 

Ve o ayrılıyor.

O, zevk almayı tercih ediyor. Ama ne kadar daha fazla direnirseniz, Yola geri dönmek de o kadar daha acıdır.

Bu gerçekten çok zor bir Yol’dur. Güller ve dikenlerle kaplı bir Yol.

Ama ben başka bir yol bilmiyorum. Bu feda yoludur, her adım için büyük emekler veriliyor. Ama başka bir yol yoktur.

İlk adım kendini aşma isteğidir.

Eğer bu kararı aldıysanız, ilerlemenize yardım edecek, size gerekli bilgi ve anlayışı verecek bir kişi her zaman yakınınızda bulunur.

Ama sonra yola tek başınıza devam etmeniz gerekir. Şahitler olmadan. Kendinizle ve egonuzla baş başa kaldığınız bir an geliyor. Ve savaş başlıyor. Bu ölüm kalım bir savaştır. Gerçek olan ve gerçek olmayan, her bir parçanız, yaşama haklarını birbirlerine ispatlamaya çalışıyorlar.

Ve bu durum huzur, sükûnet ve rahattan çok uzaktır. İşte bu yüzden pek çokları, sahte huzur, yapmacıklı sevgi ve göstermelik ilgi sunan grup, tarikat ve akım bulmak için yoldan ayrılıyorlar.
Ve çoğu güllerle döşenmiş yoldan ayrılıp, yumuşak halıdan yürümeye başlıyorlar.

Tekâmül yoluna geri dönmeden önce bazen onlarca ve yüzlerce bedenlenme geçiyor. Tanrı onları acele ettirmiyor.

Yola geri dönme şansı her zaman vardır. Ama bazen insanın durup düşünmesi ve Yola geri dönmesi için kendi yüksek parçanız çok büyük bir imada bulunması gerektiriyor.

Gerçek olmayan parçanızla savaşma zamanı geldiğinde ise bu gerçekten bir muharebe gibidir. Bütün bedenleriniz yaralıdır. Siz kendi kendinizi yaralıyorsunuz. Gerçek olmayan parçanız ne olduğunu anlayamıyor. Delirdiğinizi, çaresiz bir hastalığa yakalandığınız zannedebilirsiniz. Bu gerçekten de Ruhun karanlık gecesidir. Bu çöldeki baştan çıkartmadır. Ve bu uzun bir sürmektedir. Her şey, egonuzun direnme derecesine bağılıdır.

Ama egonuzu aştığınızda, kendi gerçek olmayan parçanızın koruyucusunu yendiğinizde siz bambaşka bir insan olursunuz. Evet, siz insan bedeni taşımaya devam ediyorsunuz, fiziksel planda bulunmaya devam ediyorsunuz, ama büyük bir parçanız başka bir gerçeklikte bulunuyor. Siz her iki dünyanın vatandaşı oluyorsunuz, yukarıda ve aşağıda aynı anda bulunuyorsunuz.

Dünyaların buluştuğu nokta oluyorsunuz.

Ama bununla Yolunuzda ilerleyişiniz bitmiyor, tam tersi yeni başlıyor. Çünkü siz Dünya’nın ekseni oluyorsunuz. Sizden, sizin içinizden dünyaların arasındaki bağı destekleyen bir eksen, bir mihver geçiyor.

Ve siz, sizin aracılıyla bu karanlık dünyaya Işık giren bir kanal oluyorsunuz.

Ve doğal olarak her eksen gibi siz de büyük bir gerilim hissediyorsunuz. Omuzlarında dünyayı sırtlayan bir Titan hissi.

Ebedi kendini aşma, sürekli gerçek olmayan kendi parçadan vazgeçme. Yeni ve yeni tekâmüller. Sürekli gerilim.

Sadece böyle büyüyebilirsiniz. Tanrı’nın sizden istediği de budur.

Başka bir yol yoktur.

Ve eğer siz Tekâmül Yoluna hazırsanız neden bahsedildiğini çok iyi anlayacaksınız. Eğer bu Yola hazır değilseniz biraz önce okuduklarınız size hiçbir bilgi getirmeyecektir.

Bütün insanlar aynı görünürler. Herkes kendi gelişim derecesinde bulunuyor. Sadece şimdi daha fazla bireyin bu yola başlama ve devam etme imkânı, geçmişe göre hatta resmen geçen yıla göre, çok daha gerçek olduğu bir an gelmiştir. Enerjilerin kendileri, Evren’inin kendisi, bu ilerleyişi desteklemektedirler.

Neden söz ettiğimi anlayanlar, zaman bulun. Yalnız kalın. Kendinizle baş başa kalın. Dikkatinizi kalbinize yoğunlaştırın ve kendinize bu Yolu takip etmeye hazır olup olmadığınızı sorun. Ve eğer kalbiniz size hazır olduğunuzu söylerse – yürüyün. Ama her gün, sabah kalktığınızda ve akşam uykuya yatmadan önce, verdiğiniz kararı hatırlayın. Ve yürümeye devam edin, güllerin dikenleri ayağınıza ne kadar acıtarak batarsa batsın ve dış dünyada size ne olursa olsun, yürümeye devam edin. Hiçbir şeyden korkmayın. Bu dünyanın hiçbir hakaretleri, kayıpları, tatsızlıkları, hiçbir şey, sizin ölümsüz parçanıza zarar veremez.

BEN OLDUĞUM BEN'İM ve ben her zaman Yolunuzda sizinle beraberim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder