20 Aralık 2014 Cumartesi

Subliminal mesajlar hakkında

Siz Hiç Beğenmediğiniz Bir Partiye Oy verebilir, Bölücü Terör Örgütünü Barışın Teminatı, Katilleri Mazlum, Zalimleri Alim Zannedebilirsiniz!

Siz Kendinizi, En Büyük Özgürlük Savaşçısı, En Büyük Din Adamı, En Büyük İnsan Hakları Savunucusu En, En, En Zannedebilirsiniz!

 
Ve dini ritüellerde bezenmiş, size "ilahi" diye lanse edilen sazlı-cazlı-oryante edilmiş müzik parçasının altına ne gizlendiğini nasıl bileceksiniz! Sizi dinle aldatıyor olabilirler! Bir gecede siz kendinizi "Mehdi(!)" bile Zannedebilirsiniz! Ya da haşa İsa a.s olup yeryüzüne bile indiğiniz hissine kapılabilirsiniz! V.b.
 
"Subliminal Mesajlar Hayatınızı Karartmasın, Uyanık Olun!.."
 
İngilizce, gizli bilinçaltı mesajları. Bilinçaltının tüm görüntü, ses, resimleri kaydetme özelliği 1900'lardan beri insanları yönlendirmek için kullanılıyor. Bu mesajlar ikiye ayrılıyor;
 

. Görsel subliminal mesajlar
. İşitsel subliminal mesajlar

 
Bilinçaltı mesajlarından etkilenme oranı kişinin karakter yapısına ve çevre şartlarına göre değişiyor.
 
Subliminal mesaj başka bir objenin içine gömülü olan işaret ya da mesajdır ve normal insan algısı limitlerinin altında kalmak, o anda fark edilmemek üzere tasarlanmıştır. Bu mesajların insan bilinç altını etkiledikleri ileri sürülmektedir. Subliminal teknikler reklamcılık ve propaganda alanlarında sıklıkla kullanılmaktadır.
 

Şu an Türkiye'deki
..... TV lerde oynayan 6 tane dizide
..... 11 tane reklamda
..... 5 tane haber kanalında
..... 7 tane yeni ve hit şarkıda
..... 11 tane muhtelif programda görsel ve işitsel Subliminal mesaj var...


Subliminal mesajlar hem iyi şekilde olabilir hem de  kötü şekilde ama genel olarak kullanılan kötü olanlardır. Bunu hemen hemen herkes kullanır ama en çok kullananlar gizli örgütlerdir. (masonlar, illuminati vs.)

Örnek vermek gerekirse; Günlük hayatımızda o kadar çok anket yapılıyor ki, "ne işe yarar bu anketler" diyecek olursanız, bu anketler toplumun nabzını ölçmeye yöneliktir.

Mesela, Muhteşem Yüzyıldaki mazlum kişi kimdir sorusunun cevabı %90 Şehzade Mustafa deniliyorsa, bu isimin kullanılma ihtimali yüksektir ve kullanılır. Eğer bir kişiyi zirvede tutmak ve onu kusursuz göstermek çok kolaydır. O kişi mazlum ve korunması gerektiği, lider olabilmesi veya hakettiği yerde tutulabilmasi için gerekli unsurlar konuşma arasına yerleştirilir. O kişi televizyonda konuşurken 25.kareye Şehzade Mustafa'nın resmi resmi eklenir. Böylelikle beyin Şehzade Mustafa ile ile X siyasi lider arasında bir bağ kurar ve siz X siyasi lideri eskisinden daha sevimli bulursunuz. Onu korumak mecburiyetinde hissedersiniz. Bunun gibi birçok örnek verilebilir.
 
Reklamlar: Beyne Nasıl Fısıldıyor? 
İlgi çeken bir TV reklamı izlediğimizde ne olur?
 

Beynin elektrik frekansları üzerinde EEG (elektroansefalografi-beynin belirli alanları arasındaki elektrik potansiyeli farklarını kaydeden cihaz) kullanarak çalışan araştırmacılara göre, konsantrasyon artmasının gerçekleştiği bazı beyin dalgaları bir konuya gösterilen ilginin artmasıyla daha aktif hale gelir. Uyarıların daha az ilgi gerektirdiği beyin dalgaları ise durgunlaşır. Diğer bir ifadeyle bu durum, beyninizin reklamlardaki durumudur. Bu da sinirlere hitap ederek pazarlama yapan, sinir-bilim tekniklerini kullanarak yeni oluşmaya başlayan bir araştırma topluluğunun, insanların ürünlere ve promosyonlara olan tepkilerini analiz ettikleri anlamına gelir.
 
Peki bu subliminal mesajlardan korunmak için neler yapmalıyız?
 
Öncelikle hayatımızı olabildiğince sorgulayarak ve bu konuları iyi öğrenip bilinçlenmeliyiz. Eğer biz bilinçli olursak yani bazı şeylerin farkında olursak ve izlediğimiz her şeyi dikkatli izlersek kimse bilinçaltımıza kolay kolay bir şey gönderemez.

Zaten asıl sorun korunmakta değil bilmemektedir. Bu konuyu hala çoğu kişi bilmiyor ve çoğu kişi ise "banane" deyip bilmezden geliyor.Yani korunmak bizim elimizde. Dikkatli olursak ve bunların farkında olursak kimse bilinçaltımıza böyle şeyler yollayamaz. Biz öncelikle yetişkinler olarak bilinçlenmeliyiz ki, ileri ki nesillere de bir faydamız olsun ve çocuklarımıza koruyabilelim.


Peki biz bilinçlendik ama ya çocuklarımız?
 
Onlarda durum farklıdır çünkü onlar dikkatli olamazlar, farkında olamazlar. Onları TV ve Sinemadan vs uzak tutmamız gerekiyor. Onlarla televizyonun, internetin değil, bizlerin yani ailelerinin daha çok vakit geçirmesi gerekiyor. Çocuktur illa ki çizgi film izler ama bunlarda da hep seçici olmalıyız çünkü subliminal mesajların çoğu çizgi filmlerdedir (Özellikle disney ürünlerinde).

Çizgi filmlerin içeriğinde bazı semboller vardır. Bu tip şeyler çocuklara izletilerek onların beynine bu simgeler kahramanmış gibi lanse edilir.Bunu küçük yaşta bilinçaltına alan bir çocuk ileride bunlarla karşılaştığında hemen bilinçaltına attığı "bu simgeler iyidir" gibi şeyler aklına gelir ve o simgeler hakkında ne öğrendiyse onlar gibi hareket etmeye başlar.


gidateroru.com 

17 Aralık 2014 Çarşamba

Leonardo Da Vinci´nin 7 yaşam sırrı


1. GERÇEĞİ ARA – CURIOSITA
2. SORUMLULUK AL – DIMOSTRAZONE
3. FARKINDALIĞI KESKİNLEŞTİR – SENSAZIONE
4. GÖLGEYE BAĞLAN – SFUMATO
5. DENGE KUR - ARTE/SCIENZA
6. BÜTÜNLEŞMEYİ BESLE – CORPORALITA
7. SEVGİYİ YAŞA - CONNESIONE


1. GERÇEĞİ ARA - CURIOSITA
Yaşama doymak bilmez bir merak duyan yaklaşım ve dur durak bilmez bir öğrenme isteği. Gerçeği aramak, yaşam boyu süren öğrenme ve yaratıcılığın pınarıdır.
Bu yüzden, Leonardo’nun şimdiye kadar yaşamış en meraklı insan olması mümkündür. Gerçeği arayış ayrıca, Tanrısal Olan ile ilişki kurma arzumuzun ifadesidir.
“Eğer Tanrını yani efendini arıyorsan, onu sadece bütün kalbin ve ruhunla ararsan bulursun.”
Hepimiz tanrısal ışıkla doğduk. Ama okulun ve toplumun her yeni doğan bebeğini törpüleyip sıradan bir insan ahaline getiren etkilerle mücadele etmemizi sağlayacak sırları bilmiyoruz. Mevlana bu özgürlüğü nasıl elde edebileceğimizi şöyle anlatıyor; “Zeka Tanrının armağanı olduğu için çeşmesi ruhun derinliklerindedir. Tanrı vergisi bilginin suyu gönülden gelirse hiç azalmaz ve hiç kirlenmez. Ve o bilginin yolu kapalıysa içeri ne zararı dokunur? Kalbin evinden sürekli akar. Edinilmiş zeka sokaktan eve gelen oluklar gibidir, eğer o borular tıkanırsa ev susuz kalır. Çeşmeyi kendi içinde aramalısın.”

Geri dönüp çocukluğunuzu düşünün ve söyleyeceklerimi hangi yaşlarda merak ettiğinizi anımsayın;
* Ben nereden geldim?
* Neden buradayız?
* Ölünce nereye gideriz?
* Bir Tanrı var mı?
* Hayatımın bir anlamı ve amacı var mı?
* Ruh diye bir şey var mı?
* Ben kimim?

Sevgiyi yaşa ve kendini değerlendir;
* Kendimi egomdan daha güçlü bir şeyle bağlantılı hissediyorum.
* Kendimden daha güçlü olanla ilişkimi her gün besliyorum.
* Anneme, babama ve akrabalarıma bilinçli olarak şefkat gösteriyorum.
* İş arkadaşlarıma bilinçli olarak şefkat gösteriyorum.
* Rasgele ilişkiye girdiğim herkese bilinçli olarak şefkat gösteriyorum.
* Sevginin, vermenin ve almanın doyuruculuğunu yaşamın her gününde yaşamak için kendime izin veriyorum,

Bir ruh defteri tutmalısınız...
Kim olduğunuzu düşüncelerinize bakarak söyleyebilir misiniz?
Kim olduğunuzu duygularınıza bakarak söyleyebilir misiniz?
Kim olduğunuzu vücudunuza bakarak söyleyebilir misiniz?
Kendinizi düşünce, duygu ve fiçik varlığınızdan başka bir şeyle özdeşleştirebilir misiniz? Nasıl mı?

Oturun ve düşünün;
* Birşeyi beğenme veya beğenmemeniz deneyiminizi nasıl etkiliyor?
* Eğer beğenme veya beğenmeme duygunuzu durdurabilirseniz, bu deneyiminizi nasıl etkiliyor?
Bu cevapları lütfen not edin...

Gerçeği ararken her yaşadığınız olayda şunları düşünün;
* Doğru mu? Doğruyu gerçekten bilmek istiyorsanız, cevap içinizde belirecektir...
* Bu doğrudan emin misiniz?
* Emin olunca tepkiniz nedir?
* Eğer böyle düşünmeseydiniz ne olurdu?

Eğer varsa kendinizin, yoksa çevrenizdeki bir çocuğu örnek olun, onunla ilişki kurun, hareketlerini ve davranışlarını gözleyin. Onun ruhsal temizliğini örnek alın, eksileri ve artıları gözlemleyin.

2. SORUMLULUK AL - DIMOSTRAZIONE
Bilgiyi deneyimle sınama kararlılığı ve hatalardan ders çıkarma istekliliği.
Leonardo dogma ve batıl inancı reddederek sorumluluk üstlendi ve kendi araştırmalarını yaptı. Ruhsal bir yolculukta olmak, kendi düşüncelerimizi ve eylemlerimizi geliştirebilmemiz ve sonuçta yaratıcı olabilmemiz için sorumluluk almamızı gerektirir.
* Devam edeceğim...
* İşe yarar bir insan olmak beni hiç yormuyor...
* Engeller beni durduramaz...
* Titizlik bütün engelleri aşar...
* Rotanı bir yıldıza göre çizersen fırtınadan kurtulabilirsin...
Emek bize tüm iyilikleri getirir ama farkında olmamız gereklidir. Emek dış dünyada harcadığımız görünür çabanın çok ötesindedir, içimizdemi çalışmanın ve ahlaki farkındalığımızın yansımasıdır. Leonardo bize, adaletli olmak ve iktidar gücü, olayların içyüzünü kavramayı ve iradeyi gerektirir, diyordu. Eğer sorumluluğunuzun farkında olmaz ve kötülüğü cezalandırmazsanız, kötülüğe izin vermiş ve önermiş olursunuz. Unutmayın düzgün yürüyen, az düşer.

Ruhsal sorumluluk değerlendirmesi:
* Batıl veya dinsel inançların ve de törelerin yerine getirilmesi birbirlerinden farklı şeylerdir, bu deneyim benim için gereklidir.
* Ruhsal anlayışımı, deneyimlerimle sınıyorum.
* Düşüncelerimin sorumluluğunu alıyorum.
* Duygularımın sorumluluğunu alıyorum.
* Bedenimin sorumluluğunu alıyorum.
* Niyetlerimin sorumluluğunu alıyorum.
* Yaşadığım tüm sonuçların sorumluluğunu alıyorum.
* Küçükten bana verilen tüm dinsel öğretileri kabul ediyorum.
* Küçükten bana verilen tüm dinsel öğretileri kabul etmiyorum.
* Küçükten bana verilen tüm dinsel öğretilerle, kendi deneyimlerim arasında bir uzlaşma sağlamaya çalışıyorum.

Frankl Ölçeği: Bir insanın elinden herşeyi alınabilir. Ama tek bir şey hariç; insanın sahip olabileceği özgürlüklerin sonuncusu, hangi koşullar altında olursa olsun bir kişinin tutumunu seçme özelliğidir. Frankl Ölçeği, bizim nereye kadar bilinçli, sorumluluk sahibi varlıklar olduğumuzu ölçmek içindir.
0 100 Frankl, Leonardo, Gandi
100 noktasındaki insanlar, düşüncelerinin, niyetlerinin, eylemlerinin ve bunların başkaları üzerinde yaptığı etkilerin sorumluluğunu eksiksiz alırlar. Soldaki uçta yani 0 noktasında bulunanlar ise, başlarına gelen herşeyi başkalarından bilirler, ağlayıp sızlarlar ve suçlarlar.Yerimizi nasıl anlayacağız? İşte size birkaç örnek sözcük;
* Karım veya kocam beni hiç anlamıyor...
* İşyerimde kimse beni önemsemiyor, dinlemiyor...
* Keşke şöyle ya da böyle olsaydı...
* Ben bunu beceremiyorum...
* Bu konuda yapabileceğim bir şey yok...
* Bunu yapmama izin vermezler...
* O beni hep kızdırıyor...

Eğer bunlar ve bunlar gibi şeyler söylüyonsanız, sızlanıyor, suçluyor, hep dert yanıyorsanız, hemen tutumunuzu değiştirmeye kalkmayın. Yüzeysel olumlu düşünceler oluşturmak yerine kendiniz gözleyin. Bundan sonra daha bilinçli sızlanacaksınız, evet bu komik olabilir ama artık sızlanmalarınıza gülebilir ve daha yapıcı olabilirsiniz. Şimdi 100 noktasındaki yaklaşımlara bakalım;
* Bu kişiye veya olaya vereceğim tepkiyi ben yapıyorum ya da seçiyorum.
* Bana nasıl muamele edeceklerini herkese ben öğretiyorum.
* Sadece onların bakış açısını değiştirerek, başkalarını değiştirebilirim.
* Daha iyi sonuçlar için, yaklaşımımı nasıl değiştirebilirim?
* O kişinin veya olayın beni nefret ettiren yöne bana nasıl yansıyor?

Sonra yaşadığınız bir olayı seçin ve ölçekte yerini bulun. Bu bir zorluk veya sorun olabilir, verdiğiniz tepkiyi tanıyıp defterinize yazın. Tarafsız olun ve bir ile yüz arasında bir yeri işaretleyin. Örneğin sevdiğiniz insanı terk ettiniz ve bu olayı o zaman anlatırken, kendinizi kadere boyun eğmiş, terk edilmiş olarak gösterdiniz. Şimdi olaya yine bir bakın; acaba sizi terk edecek olan birisiyle beraber olmayı siz mi seçtiniz? Ya da bu kişinin sizi terk etmesinin size ne faydası dokundu? Yani düşünmeli ve sorumluluğu almalısınız. Özetle, her şeye farklı açılardan bakmayı öğrenmelisiniz...
Başınıza kötü bir olay geldiğinde, duruma üç farklı açıdan bakın, üç varsayım acaba neler olabilir? Ve bu varsayımdan ne tür yeni bilgiler elde edebilirsiniz? Acaba bu olay karşısında düşünce ve duygularınız nasıl etkilendiler? Bunları da yazın...

Üç Sandalye Metodu:
* Üç sandalye bulun, ikisini karşı karşıya koyun, üçüncüyü daha uzağa ikisine bakar bir yere koyun. Birinciye oturun, karşınızdaki sandalyede başka ya da olay kişinin oturduğunu düşünün. Onu hayal edin ve düşünün, ne hissediyorsunuz? Ona neler derdiniz? Sonuçları yine kaydedin.
* Şimdi karşınızdaki sandalyeye oturun ve o kişi olduğunuzu hayal edin. Onun gözüyle kendinize bakın hatta onu taklit edin ve olayı onun bakış açısından görerek notlarınızı yazın. Yazmayı bitirince, bu karşıt bakış açısının sizi şaşırtan fikirler yaratıp yaratmadığına kafa yorun.
* Sonra üçüncü sandalyeye oturun, bu olayla ilisi olmayan birisi olduğunuzu düşünün, bu kişi gerçek veya hayali birisi olabilir. İsterseniz Leonardo da Vinci olun ve öteki iki sandalyede oturanların çekişmesini seyredin ve anlamaya çalışın, istekleri nedir, neleri gözden kaçırıyorlar? Siz bir bilge olarak nasıl görüyorsunuz, neyi unutuyorlar? Kesin objektif olun ve notlarınızı alın...
* Ama eğer isterseniz bir de göksel varlık yani ilahi bir yardım düşünün, örneğin bir melek olabilir, o zaman da onun ise neler söyleyebileceğini düşünün ve yazın.
Yaşamınızı bir filme benzetiyor musunuz? Hiç sizi kendinizin yerine bir yönetmenin yönettiğini düşündünüz mü?
* Şimdi oturun, gözlerinizi kapayın, birkaç dakika derin nefes alıp verin ve çocukluğunuzdan başlayarak yaşadığınız önemli olayları zihninizde canlandırın.
* Acıları, sevinçleri, başarıları ve hataları, ilişkileri, ailenizi, arkadaşlarınızı herşeyi bir film şeridi gibi düşünün. Ama sadece seyredin, yorum yapmayın yani düşünmeyin.
* Yorulduğunuzda ya da şu ana geldiğinizde filmi dondurun ve dikkatinizi yine soluk alıp vermeye verin. Sonra bunu seyrettiğiniz bir film olarak düşünün, bir başkasının yaptığı film olarak. Sinemadan çıktığınızda ne düşünürsünüz? Film için düşünmez misiniz?
* Bu film, abartılı bir drama mı, komedi mi, polisiye mi, aksiyon veya macera mı, aşk ya da sanat yoksa bir korku filmi mi? Nasıl bir film sizin filminiz?
* Ve şimdi kendinizi Scorsese, Spielberg ya da Fellini gibi ünlü bir yönetmen olarak düşünün ve filmi onlar gibi sizin çektiğinizi ama baştan çektiğinizi düşünün.
* Filmi çekin ve oturup seyredin, bakalım yaşam filminiz nasıl olmuş?


3. FARKINDALIĞI KESKİNLEŞTİR - SENSAZIONE
Deneyimin vanlandırılması için bir araç olarak, duyuların, özellikle de görme duyusunun sürekli inceltilmesi. Leonardo beş duyunun ruhun arçları olduğundan söz ediyordu. Farkında lığını bilerek yaratının derinliklerine nüfuz etti.
Biliyor musunuz? Tanrıyı gördüğümüz göz, kendimizi de gören aynı gözdür. Bizim gözlerimiz ve Tanrının gözü tek bir gözdür, tek bir görüntüdür, tek bir bilgidir ve tek bir sevgidir. Bu anı nasıl yaşayabilirim, diye sorarsınız, cevap acımasız ve kesindir; Yaşadınız bile, sadece farkında olmadınız...

Her soluğumuz, şimdiki zamanda gerçekleşir. İngilizce “ruh” yani “spirit” sözcüğü Latince “soluk almak” anlamına gelen “spirare” sözcüğünden gelir.
Geçmiş için kaygılanmak ya da aklınızı gelecekle ilgili beklentilerle doldurmak yerine dikkatinizi şimdiki ana verin. Farkında olmalısınız...
Birçok öğretide, dünya zevklerini azaltmak, sessizlik, sadelik veya sofuluk ilahi farkındalığın yolu olarak gösterilir, bunlar bazı zamanlarda yararlı olabilirler ama amaç haline getirildiklerinde kişi kendisini geri dönemeyeceği ruhsal bir çıkmaz sokakta bulacaktır. Irmaklarda, dokunduğunuz su akıp geçen suyun sonu ve akıp gelecek suyun başıdır, zaman için de aynı şey geçerlidir.

Mahatma Gandi’nin hocası Tagore, şöyle diyordu;
“Kurtuluş vazgeçmekte değildir, özgürlük beni binlerce lezzet bağıyla kucaklar. Bu çömleği benim için ağzına kadar renk renk hoş kokulu içeceklerle dolduruyorsun. Benim dünyam, onun yüz farklı lambasını senin ateşinle yakacak ve onları senin tapınağına sunacak. Hayır, duyularımın kapılarını hiç kapatmayacağım. Görmenin, duymanın ve dokunmanın tadı senin tadın demek. Evet, benim aydınlanışım ve arzularım sevgi meyveleri verecek.”
* Zamanımın ne kadarını geleceği düşünmeye ve endişelenmeye ayırıyorum.
* Zamanımın ne kadarını geçmişi düşünmeye ve geçmişe endişelenmeye ayırıyorum.
* Zamanımın ne kadarını şimdiyi düşünmeye ve şu ana endişelenmeye ayırıyorum.
* Yaşlandıkça duyularınız keskinleşiyor ve farkında lığım artıyor.
* İçinde bulunduğum çevrenin yaşamımı etkilediğinin farkındayım.
* İçinde bulunduğum dünyaya her gün yeni ve açık bir zihinle bakmaya çalışıyorum.
* Soluğumun devamının ve kalbimin atışının farkındayım.

Leonardo şöyle diyordu; “ Vücudun içinde oturan ruh, kişinin bu vücudun günlük evini nasıl kullandığını gözler. Eğer bu evde, dirlik ve düzen yoksa ruh da vücudu dirlik ve düzenden yoksun bırakır.”
Kendinizi ruhsal olarak yeterince besleyin; Unutmayın ve dikkat edin ki bizler, ruhsal yönden uyuşturucu bir dünyada yaşıyoruz; reklamlar, cep telefonları, internet, trafik, yapay yiyecekler, inşaat gürültüleri, kirli hava ve su ve çok zararlı tv programları gibi ruhsal ve aura bozucu bir ortamda saldırı altındayız. Buna karşın kendinize özgün bir ev, oda veya ortam yaratarak ruhunuzu beseleyip dinlendirebilirsiniz.
* Muhakkak gününüzde müzik olsun. Ama dikkatli olun, yoz müzik sizi daha sinirli, moralsiz, umutsuz ve kötümser yapacaktır. Müzik uyum, ritm ve sestir, aydınlanmak, iç huzura ulaşmak için kullanılmalıdır. Arabanızda dinleyeceğiniz sakinleştirici ve uygun müzik sinirlenmenizi engelleyecek belki de yaşamınızı kurtaracaktır.
* Evinizde bir sunağınız olsun, küçük bir mihrap gibi, inancınız doğrultusunda yaratıcı ile ilişkide bulunacağınız özel bir yeriniz olsun.
* Evinizde güzel kokular kullanın. Tütsüler, çiçekler gibi...
* Feng Shui’yi öğrenin ve evinizde uygulayın. Ying ve Yang dengesini uygulayın.
* Enerji dokunuşlarında bulunun. Bir çiçeğin yapraklarına dokunun ve hissedin, saklı enerjiyi ve düzeni algılayın.


4. GÖLGEYE BAĞLAN - SFUMATO
Çok anlamlılığı, çelişkiyi ve belirsizliği kucaklama isteği. Leonardo’nun ışık arayışı onu çok anlamlılığı, çelişkiyi ve belirsizliğikucaklamanın ötesine götürdü. Hem sözcük anlamında, hem de mecazi anlamda karanlığa bağlanmaya ve onu anlamaya sevk etti. Bu çoğu zaman, ruhun izleyeceği yolun kayıp halkasıdır.
C. G. Jung, bilinçaltından, bilincimize çıkaramadığımız şeyin yaşamda karşımıza kader olarak çıkacağını söylüyordu. Leonardo ise; “Nasıl yaşayacağını öğrendiğimi düşünürken, meğer nasıl ölüneceğini öğreniyormuşum” diyordu. Amaç kişiliğin saklı kalan, gölgede kalan tarafını ortaya çıkarmaktır. Örneğin kıskançlık örnek olabilir; kıskançlık kişiyi sahte suçlamalarla yaralar. Erdem doğarken kıskançlığı da doğurur ve kışkırtır. Ne yazık ki, bir gölgenin bedenden ayrılması, erdemin kıskançlıktan ayrılması daha kolaydır.

Gölgenin farkına varmak için:
* Sorumluluk almalıyız,
* Başkalarını suçlamamalıyız,
* Her konuda yavaş yavaş ilerlemeliyiz,
* Farkındalığı derinleştirmeyiz,
* Kusursuz olduğuna inandığımız ülkülerimizden ayrılabilmeliyiz,
* Çelişkilerimizi kabullenmeli ve kalbimizi açmalıyız.

Kendinizi değerlendirmek için deyin ki;
* Öfkemin farkındayım.
* Açgözlülüğümün farkındayım.
* Kıskanç olduğumun ve gıpta ettiğimin farkındayım.
* Bazen, sözlerim ve hareketlerim kin ve horgörü dolu, farkındayım.
* Bazen, sözlerim ve hareketlerim açgözlülük ve hırs dolu, farkındayım.
* Bazen, sözlerim ve hareketlerim korku ve kaygı dolu, farkındayım.
* Dünyadaki kötülüklerin, acının ve kederin farkındayım.
* Eleştirilerimin, yargılarımın ve öfkemin zayıflıklarım olduğunun farkındayım.


5. DENGE KUR - ARTE/SCIENZA
Düşünürken sol ve sağ beynin etkinliği arasında, denge kurmak, beynin bütünlüğü ile düşünmekte zirveye ulaşmak. Leonardo’nun kişiliği ve eserleri mantık ve imgelem, bilim ve sanat arasında dengeden de öte bir ilişkinin kurulduğunu dışa vurur. Bunlar yaratımda eril ve dişil ilkelerin dengesini simgelerler.
Nasıl denge kurabiliriz?
* Ben sabırlı, yeni düşüncelere açık biriyim ve iyi bir dinleyiciyim.
* Kendi içimdeki karşıt cinsle ilişki halindeyim.
* Cesur ve iddialıyım, nasıl insiyatif alacağımı biliyorum.
* Cesurca eyleme geçebilir veya cesurca geçmeyebilirim.
* Biliyorum ki, karşıt cinsler arasındaki gerilim değerlidir.
* Bir okuma grubu kurun. Fikirleri tartışın ve dinlemesini öğrenin.


6. BÜTÜNLEŞMEYİ BESLE - CORPORALITA
Her iki elin aynı beceride kullanılması, zerafet, bedenen formda olma ve güzellik sayesinde aklın ve bedenin bütünleşmesi. Leonardo’nun göze çarpan fiziksel özellikleri ve anatomi, şifa ve sağlık konularındaki dikkate değer bilgisi, onun bedeninin, enerjisinin ve ruhunun bütünleşmiş olmasının bir ifadesidir.
Mikrokozmos nasılsa makrokozmos da öyledir. Atom nasılsa evren de öyledir. İnsan vücudu nasılsa kozmik vücut da öyledir. İnsan aklı nasılsa kozmik akıl da öyledir. Makro düzeyde evreni yöneten güçler mikro düzeyde bireyi yönetir. Hayat tektir ama onun bütün biçimleri son derece karmaşık ve bölünmez bir bütünle ilgilidir. Allta yatan birlik, mikro evren ile makro evren arasında bir köprü oluşturur.

Bütünleşmeyi beslemenin yolu;
* Bedenim mekanik bir nesnedir.
* Bedenim bir enerji sistemidir.
* Sağlığımdan ve mutluluğumdan sorumluyum.
* Davranışlarımın, sağlığımı etkilediğinin farkındayım.
* Bedenimdeki enerji akışını hissediyorum.
* Bedenimdeki enerji akışıyla, dünyadaki enerji akışı arasında uyum sağlıyorum.
* Bedenimi bir ibadethane olarak görüyor ve öyle yaşıyorum.
* Cinsellik kutsal bir niteliktir.

Altı önemli enerjiyi çekin ve kullanın. İşte yöntemler;
* Toprak enerjisi, bir tarlada veya bahçede ayaklarınızı sıkıca yer basın, kollarınızı avuçlarınız yere dönük olarak uzatın, sırtınız dik olarak yavaşça yere çömelin sonra yükselin, toprak enerjisinin size aktığını hissedin, bunu sekiz kez tekrar edin.
* Güneş enerjisi, sabah güneşinde ellerinizi göğsünüzde kavuşturun, sonra öne uzatın ve avuçlarınızı güneşe açın, tekrar göğsünezde kavuşturun, altın güneş enerjisinin size aktığını hissedin, sekiz kez tekrar edin.
* Okyanus enerjisi, deniz kenarında yine elleriniz göğsünüzde kavuşuk olsun, sonra kollarınızı ve ve bacaklarınızı iki yana açın, açıp kapatırken derin nefes alıp verin, denizin güçlü enerjisinin size yıkadığını hissedin, bunu sekiz kez tekrar edin.
* Gök enerjisi, güzel ve yıldızlı bir gecede bahçe veya balkonda kollarınızı dik olarak yukarı kaldırın ve nefes alın, sonra bir daire çizerek yere indirin, yere paralel olarak tutarken nefes verin, göğün, yıldızların ve ayın enerjisinin size aktığını hissedin, bunu on kez tekrar edin.
* Evrenin enerjisi, yine gök enerjisi ortamında kollarınızı yukarı kaldırırken nefes alın, sonra yere indirip yere paralel tutup nefes verin, toprağın, güneşin, okyanusun ve göğün enerjisinin sizin merkezinize aktığını hissedin, bunu sekiz kez tekrar edin. bunu beş kez tekrar edin.
* Ve çok gülün, karnınızdan kahkaha atarak gülün. Evde kendi kendinize çalışın, karın kaslarınızla kahkahanızı bütünleştirin.


7. SEVGİYİ YAŞA - CONNESIONE
Herşeyin ve bütün fenomenlerin birbirleriyle bağlı olduğunu anlamak ve takdir etmek; sistemler düşüncesi. Leonardo, “herşeyin bir başka şeye bağlı olduğunu” biliyordu. Yaratılan herşeyin birbiriyle ilişkili ve evrenin tanrısal sevginin bir dışavurumu olduğu anlayışına işaret ediyordu.

Sufiler diyor ki; Akıllı akılsız herkes, yana yakıla sevgililerini arayan insanlar gibi, camilerde, kiliselerde, tapınaklarda O’nu arıyorlar. Tek Tanrı Sevgi Tanrısı olduğu için ve insanları buralara sevgi çağırdığı için her yer O’nun evidir.
Sevgiyi yaşamanın yolları;
* Kendimi kendi egomdan daha öte birşeye bağlı hissediyorum.
* Bu bağlılığı her gün bilinçli olarak besliyorum.
* Anneme, babama ve akrabalarıma bilinçli olarak şefkat doluyum.
* İş arkadaşlarıma da bilinçli olarak şefkat doluyum.
* Rasgele karşılaştığım insanlara karşı iyi niyetliyim.
* Vermenin ve almanın her günü yaşamak olduğuna inanıyorum.
* Beni sevmeyenlerin nedenlerini anlamalı ve onları etkilemeliyim.

İyiliğin ve hayır yapmanın yedi aşaması:
1. Ahmet yardımseverdir ama isteksizdir.
2. Ahmet ancak kendisinden yardım istenince yardım eder.
3. Ahmet’ten yardım istenir ve Ahmet yardıma muhtaç Mehmet’e doğrudan yardım eder. Ama Ahmet bundan keyif alır fakat Mehmet utanır.
4. Ahmet ve Mehmet birbirlerini bilirler ama yardım istenmeden yapılır.
5. Ahmet, Mehmet’i tanımaz ama Mehmet Ahmet’in kim olduğunu bilir ve kendini ona karşı borçlu hisseder.
6. Ahmet kime yardım edeceğini bilir ama Mehmet Ahmet’i tanımaz, bu durumda Ahmet hayır yapmaktan hoşlanır ve Mehmet üzerinde hakkı olduğunu düşünür.
7. Amhet ve Mehmet birbirlerini tanımazlar yani yardım sadece hayır yapmış olmak için yapılır. Ahmet kime yardım ettiğini bilmez ve kendini önemsemez, Mehmet ise kendini kimseye borçlu hissetmez.

Ve sonuç:
Leonardo’nun 7 Altın Öğüdü:
1. Amaçlarınızın ve eylemlerinizin tüm sorumluluğunu alma cesaretini gösterin.
2. İç algı gözünüzü açın,varolduğunuz her anın tadını çıkarın.
3. Kendinizden hoşnut olmanın ışığı, kişiliğinizin en karanlık köşelerini aydınlatsın.
4. Mona Lisa gibi sizin yüzünüzde de, dişil ve eril bileşimin gülümsemesi olsun.
5. Bedeniniz, duygularınız, aklınız ve ruhunuz bütünleşsin ki, içinizdeki sınırsız enerjiyi hissedin, yaşam dolu ve sağlıklı olun.
6. Yaşamınız güzellik, sevinç, iyilik ve sevgiyle olsun.
7. Leonardo gibi bütünlüğe ve gerçeğe ulaşmak için araştırı
n ve araştırmaktan bıkmayın.


alıntıdır

13 Aralık 2014 Cumartesi

Her ruh hali kendine özgü bir enerji yayar





Her birimiz gün içinde duygusal olarak halden hale geçeriz. Hiçbirimizde duygu ve düşünce yayınlarını kontrol altında tutabilme becerisi gelişmemiştir. Duygu ve düşüncelerini çok özel insanlar, örneğin uzun yıllar disipliner yoga eğitimi almış kişiler vs. kontrol altında tutabilir. Böyle bir ruhsal eğitim almadıysak doğal olarak algıladığımız her etkiye otomatik olarak tepki veririz.
 
Dışımızdan gelen çeşitli uyaranlara karşı bir filtre sistemi yani korunma sistemi geliştirmediysek otomatik tepkilerle yaşar gideriz. Kontrol bizde değildir. Dış tesirlere göre halden hale savrulur, çoğu kez boşu boşuna enerji harcayıp halsiz düşeriz. Enerji kaçakları sürekli olmaya başlar ve yenilenemezse neler olabilir?
 
-Enerji alanında zayıflama, aurada yırtılma
-Halsizlik, yorgunluk, bitkin düşme ve sık sık hastalanma
-Sinirlilik, çabuk parlama, öfke nöbetleri, saldırgan eğilimler
-Memnuniyetsizlik, yaşam sevincinde matlaşma, depresif belirtiler.

 
Tüm bunlar insanın gerek fizik gerekse zihinsel ve psikolojik yönden yaşam kalitesini olumsuz etkiler.
 
Öfkeli ve saldırgan insanlardan ok gibi fırlayan enerjiler etkilediği aura aracılığıyla diğer insanın da öfkelenmesine veya saldırganlaşmasına neden olur. Bu durum grup dinamiklerinde çok rahat gözlenir. Gruptaki bir kişinin yaşadığı gerilim kısa süre sonra grubun diğer üyelerinde de benzer ruh hallerini tetikler.
 
Tam tersine yapıcı, sevgi dolu birinin varlığı veya konuşmaya başlaması, çok mutlu birinin gülümseyerek ortalıkta dolaşması grubun haletini pozitif yönde etkiler. Bu nedenle içinde bulunduğumuz hallere dikkat etmek hem kendi sağlığımız, hem de çevremizdeki insanların sağlığı için bir sorumluluktur.

reikialanya.wordpress.com

12 Aralık 2014 Cuma

Morfik alanlar vs...



Güzel bir yazıydı morfik alanlar teorisi ile zamanda yolculuk güzel açıklanmıştı hatta neden varız ve özgür irade var mıdır? sorularının aslında çok basit olan cevaplarını da bulmuştum.(aslında her zaman ki gibi gözümün önündeler miş)
savlarımı çeşitli fizik deneyleri ile de desteklemiştim,hiç bir şey havada değildi.Artık biliyordum ....  Paylaşmak istedim,YAZDIM TAM BİR SAAT.Ama ne oldu yayınlayamadım ,neden bilemem teknik aksaklık,üstelik yazılarımda silindi.Bu nedenle son zamanlarda çok fazlası ile yaşıtıkları bu teknik aksaklıklar yüzünden Blogcu yönetimine saygılarımı sunduktan sonra..Sadece öğrendiğim şeyleri (zaten biliyordum teyit etmiş oldum) kısaca yazacağım ...Kaynak aramak isteyenler :"morfik alanlar,birleşik alanlar teorisi,dalga mı parçacık mı,kuantum bilinç" anahtar kelimeleri ile bu bilgilere ulaşabilirler.Ben okudum çıkardığım sonuçlar:

1-tüm atomlar ve atomaltı parçacıkları düzensiz gibi görünen büyük bir düzenin parçası olmaktalar.Dolayısı ile tek bir parçacık tümünü etkilemektedir(her şey "bir"dir.)

David Bhom bir plazma içindeki, elektronların, gelişi güzel, kaotik bir biçimde sürekli bir kararsızlık durumunu yaratarak hareket etmek yerine, tüm elektronların bilgisine göre yani holografik bir biçimde davranış sergilediğini ve buna da “plazmon” ismini vererek (aynı durumu metallerde de) deneysel olarak göstermiştir. Bu görünmeyen ve holografik özellikli sisteme “Gizli (Örtük) Düzen” ve bu düzenin kendi boyutlarınca belirdiği, göründüğü düzenleri de “Belirgin Düzenler” olarak ifade etmiştir. (bkz. Kuantum Potansiyeli I, II / www.gulizk.com / Fizik)

2-özgür irade var mıdır?

 bir elektron (tanecik) tüme (Bütüne) ait olan bilgiye göre hareket ederken aynı zamanda tüm parçacıklar da bir elektronun tüm özelliklerine sahip olarak davranışlarını düzenlerler. Yani bir parçacık bütün parçacıkların davranışlarını etkilerken aynı şekilde tüm parçacıklar da bir taneciğin hareketini etkilemektedir. Varlığın Gizli Düzendeki Tekliği (Bütünselliği) ve Belirgin Düzenlerdeki her bir şeyin de diğer tüm şeylerle olan bağlantısını göz önüne aldığımızda ise, Tek’in dışında ikinci bir şeyin hiçbir şekilde mevcut olmadığını, bu nedenle de Belirgin Düzenlerde görünenlerin kendilerine özgü özgür ve hür iradelerinin olmadığını görürüz.       
  Uzay- zamandan bağımsız etkileşmeyi sadece mekanlar arası değil, varlığın geçmiş-şimdi-geleceği arasında var olan aynı biçimdeki bağlantıyı da kapsayacak şekilde düşünmeliyiz. Bu zamansal bağlantıyı anlamak içinse, nasıl ki sağduyumuza göre geleceğimiz, geçmişimiz tarafından oluşturuluyorsa, geçmişimiz de aynı biçimde geleceğimiz tarafından şekillendirilmektedir. Dolayısıyla, olaya Tek bir gözle (bakış açısıyla) Bütünsel Boyuttan baktığımız taktirde ayrı ayrı olarak geçmişin mi geleceği yoksa, geleceğin mi geçmişi var ettiği sorusu anlamsızlaşır. Çünkü o boyutta, herhangi bir zaman ayrımı olmaksızın Tek bir zamanın varlığı söz konusudur. Tıpkı Einstein’ın “geçmiş, şimdi ve gelecek, sadece bir illüzyondan ibarettir. Her ne kadar gerçek görünseler de...” dediği gibi.    

Zamanda yolculuk mümkündür sadece holodram cihazınızı ayarlayın ve bilincinizi projekete edin..Nerede rüyalarda tabiiki
Morfik alanlar teorisine göre kollektif bilince bağlıyım ben herşeyim ve her yerdeyim..(hepimiz öyle)

3- neden varız?
Kuantum düzeylerine inildiğinde sistemin Zihinden bağımsız açıklanamayacağını söyleyen (ayrıca buna Antropik ilke de denmektedir) Prof. Dr. John A. Wheleer:  “Eğer evreni şekillendirecek gözlemciler olmasa, fizik yasaları, tüm değişen evren ve evrenler olmayacaktı. Çünkü gözlemcilerin var olmadığı evren, yok demektir.” diyerek “kendi kendini besleyen (self reference)” adını verdiği evren modeliyle her şeyin bir diğer şeyi meydana getirdiğini, dolayısıyla bizim kuantum parçacıklarından  makroskobik boyutlara kadar tüm evreni oluşturduğumuz gibi, aynı zamanda evrenin de bizi meydana getirmekte olduğunu belirtmektedir.

Yani  gözlemcinin olmadığı bir kainat anlamsızdır,amaç gözlemcinin şuurunda bir ayna görüntüsü oluşturarak evreni var etmektir.

Bildim mi ,şimdi rahatladım mı ? ..Ama zaten biliyordum sadece bilinç altındaki bilgiyi kullanabilecek seviyeye geldim..Glaiba buna bilgisayar dilinde Up grade olmak deniyor yalnış yazmış olabilirim.Her yeni edindiğim bilgi biraz daha yoksa Matrix diye bişey var mı sorusunu getiriyor aklıma.Bütün tüylerim diken diken oluyor.

oglena.blogcu.com

11 Aralık 2014 Perşembe

Mısır ilahlarının ezoterik yönden incelenmesi

Klasik Mitoloji kitaplarından herhangi birisini açtığınızda,
tıpkı Antik Yunan'ın Olimpos Tanrıları gibi Mısır Mitolojisi'nde
de bir "Tanrılar Birliği"nin bulunduğunu; insanların da
bu Tanrılar'a tapmakta olduklarının yazılı olduğunu görürsünüz.
 

Ancak bu tespitte eksik olan birçok noktalar vardır.
Çünkü eski uygarlıkların mitolojilerinde olduğu gibi Antik
Mısır Kültürü'nün ve özellikle de Mısır İnisiyasyonu'nun
bir yansıması olan bu mitolojik Tanrı sembollerinin tümü,
sembolik bir anlama sahiptir. İşte eksik olan da budur. 

"TanrılarBirliği"nin ne anlama geldiği anlaşılamadıgı için bu basit bir putperest inancı olarak yorumlanmıştır.
Mısır Mitolojisi'nde karşımıza çıkan "Tanrılar Hiyerarşisi",
tıpkı Yunan'ın Olimpos Tanrılar Hiyerarşisi'nde olduğu
gibi "Evrensel İdare Mekanizması"mn sembollerle ifadesinden başka bir şey değildir.
 

Mısır Mitolojisi'nin Tanrılar Birliği'ni oluşturan ve Tanrılar olarak ifade edilen semboller, başlıca beş farklı anlama sahiptir:
 

1- Mısır Mitolojisini oluşturan Tanrılar Birliği öncelikle
"Evrenselİdare Mekanizması"mi\ (48) hiyerarşik yapısını ifade
eder.

2- Bu Tanrılar Birliği içinde Siriusyen Kültürü ya da bizzat
"Siriusyen Kültür Temsilcileri"ni sembolize eden ileri
seviyeli "Galaktlk Varlıklar" da bulunmaktadır. Mısır Mito-
; lojisi'ndeki Anubis, Şu, Tefnut gibi Tanrılar bu tür varlıkların
sembolleridir. Bunlar da Evrensel İdare Mekanizması içinde
değerlendirilebilirler çünkü "Evrensel İdare Mekanizması"nı
oluşturan unsurlarındandır. Ama yine de bunlar Ezoterizm'de
ayrı bir bölüm içinde değerlendirilmektedir.

3- Bazı Tanrı isimlerinin üçüncü bir anlamı ise Kozmik
işleyişi yöneten "Evrensel Yasalar"la ilgilidir. Tanrılar Birliği
içindeki bazı Tanrı isimleri Evrensel - Kozmik Yasaları ifade
eder.

4- Mısır Mitolojisi'ndeki bir diğer grup Tanrısal Varlıklar
ise doğrudan Mu ile bağlantılı Atlantisli rahiplerdir. Bunlar da
Mısır Mitolojisi'nde Tanrılar olarak nitelendirilmiştir. Burada
tekrar belirtelim ki, bunlara Tanrı ismini Klasik Mitoloji araştırmacıları takmıştır. Mısırlılar'a göre bunlar İlâhi Varlıklar'dı. (Osiris, Thot, gibi...)

5- Bazı ezoterik bilgileri aktarmak için kullanılan sembollerdir.
Bu grup içinde kullanılan sembollerle, dünyamızda
meydana gelen fiziksel ve ruhsal değişimlerle ilgili meseleler
anlatılır. Çoğunlukla bir olgu ya da bir uygarlığı anlatmak için
kullanılmıştır.

(Parantez içindeki numaralar, o Tanrı Scmbolü'nün
hangi gruba ait olduğunu göstermektedir.)
Nu (I ,3,5)

Tüm tezahürlerin babasıdır.Burada Tanrı Nu olarak ifade edilen sembol. Mu Uygarlığı'na
karşılık gelmektedir. Mu ile ilgili bilgilerin kayıtlı olduğu tüm eski yazıtlarda, insanlığın ilk ana vatanının Mu olduğu açık bir şekilde dile getirilmiştir. Mu'nun sulara gömülmüş olmasından dolayı, Mu'nun sembollerinden biri de denizdir. Mısır Kozmogonisi'nde Nu'dan, "tüm hayatın tohumlarım barındıran denizdir" diye sözedilmesinin nedeni de budur.

Tem (1 ,3, 5)
En yaşlı Tanrılar'dandır. Batan güneş olarak ifade edilen
yaratıcı bir Tanrı'dır. Kuzey ve Güney Tacı'nı giyen kral olarak
gösterilir.

Nu, Ra,Tem (5)
Mısır Mitolojisi'nde Nu, Ra ve Tem'in birlikte ele alındığı
bir bölüm vardır. Bu Mitolojik anlatımda söz konusu Tanrılar
sadece 5. Grup'taki anlamlarıyla karşımıza çıkmaktadır.

ŞU VE TEFNUT (2,3)
Siriusyen kültüre ait varlıkları sembolize etmektedir.Tefnut ise içine girdiğimiz demir çağın bir anlatımıdır.

Hathor( 1,2,4)
Hathorlar yükselmiş varlıklardır.Siriusyen varlıklar ile de bağlantıları bulunmaktadır.

Hor- Horus (1 , 2)
Ezoterik öğretilerde Dünya rabbinin sembolüdür.

SETH
Enerji değişimini hızlandırmak ve değiştirmek için,devamlı olarak şuurlu varlığı birtakım hayallerle,birtakım gölge-düzenlerle oyalayan bir sistemdir.

Anubis (1)
Sirius Kültürü İle dolaylı olarak bağlantılı
dünya spatyomunda bedensiz varlıklara yardımcı olan
vazifeli bir varlıktır.

Osiris (1,4)
Osiris,Mu'da doğmuş olan görevli bir varlıktır.Rahip olarak ilan da edilmiştir.Siris eki Sirius ile bağlantılı olduğununda göstergesidir.
 

Aynı zamanda Evrensel İdare Mekanizması'nin ruhsal
planlarından, vahiy mekanizmasıyla ilgili vazifeli planın da
sembolüdür.

İsis (1,4)
Evrensel İdare Mekanizması'nın
vazifeli planlanndan da birinin sembolü konumundadır.

Thot (4)
Thot bilge bir Atlantis rahibidir.Osiris öğretisini Mısır'a getiren de Thot'dur.

Ptah (1)
Dünya üzerinde yaşamlarını sürdürecek ilk
insan bedenleri (ademleri) Galaktik Uygarlıklara ait varlıkların sembolüdür.

Maat(l ,3)
1- Öte Alemi
2- Öte Alem'de işleyen ve varlıkların yaşam planlarını
yönlendiren Sebep Sonuç Yasası'nı. Bu yasa Karma Yasası
olarak da isimlendirilmektedir.

3- Öte Alem'de bedenini terketmiş olanlara rehberlik
eden bedensiz vazifeli varlıkları sembolize etmektedir.
Nuit (1)
Semavi-kozmik tesirlerin sembolüdür.

Seb (3)
Ezoterizm'de Dünya enerjisinin sembolüdür.

Neb-er-tçer (3)
Ezoterizm'de "Zaman Enerjisi"ne karşılık gelir.

Khepera (3)
Kendi egosunu feda edebilmek
her türlü duygusal zaaflardan kurtulmak demektir ki,
bu astral temizliğin yapılabilmesiyle ortaya çıkabilecek bir
durumdur..

Dışkıböceği yavrularına besin sağlamak için sıılına nispetle
son derece yumşak olan karnını yemeleri için sırtı üstü
yatarak kendisini yemeleri için yavrularına feda adan bir hayvandır.
 

İşte bu nedenden dolayı inisiyasyonda çok önemli bir
anlamı olan "kendini feda ermenin sembolü" olarak bu böcek seçilmiştir.

ATON
Spiritüel kaynaklarda evrendeki elektronun sembolüdür.

NEFTİS
Göksel-semavi tesirleri alıp bir paratoner gibi dünyada çevresine yansıtan varlıkları sembolize etmektedir.


Alıntıdır

9 Aralık 2014 Salı

Psişik Koruma Alevi

Başmelek Mikail, Psişik Koruma Alevi enerjisini, Psişik saldırılara karşı savunma sunması için sağlamıştır. Bu koruma çok önemlidir, özellikle dış enerjilerin bombardımanına sürekli tutulduğumuz zamanlarda yaşadığımız için. Psişik saldırılar kişilerin algıladıklarından çok daha sık olmaktadır. Sürekli olmaktadırlar.


Bizler psişik saldırılara karşı doğal savunma donanımlarımızla doğarız. Ruhani bağışıklık sistemi, eğer karşılaşacak olursanız, belli psişik saldırılardan koruma sağlayacaktır.


Bazı durumlarda, ruhani bağışıklık sistemi etkili psişik saldırılar, travma, hastalık veya enerjinize negatif etkiler nedeniyle aksayabilir. Bu gerçekleştiğinde kişi psişik saldırılara karşı çok savunmasız hale gelir.


Bazen de ruhani bağışıklık sistemi çok güçlü olan bir kişi, psişik saldırının içinde bulabilir kendisini, özellikle bu saldırı şiddetli, ısrarlı veya geniş katılımlı bir grup tarafından uygulanmakta olabilir.


Şifacılar, zaman zaman psişik saldırılara duyarlı olurlar, çünkü karanlık enerjilerin hedefindedirler. Bununla beraber şifa talep edenler yoğun negatif enerjiyle dolarlar. İşte bunun için şifacının kendisine sürekli koruma yapması gerekmektedir.


Psişik Koruma bunun için önemlidir.


Psişik Koruma Alevi, bireyi sadece psişik saldırılardan korumayı amaçlamaz, her uyandırıldığında ruhani bağışıklık sistemini de onarır. Bu yolla Psişik Koruma Alevi, psişik saldırılara kalkan olurken, ruhani bağışıklık sistemini de güçlendirip dengelemektedir.



Psişik Saldırılar


Psişik saldırı, birisinin başka bir kişiye zarar vermek için ruhani planda, psişik enerji kullanmasıdır. Üç temel psişik saldırı vardır:


Psişik taciz, bir kişi birisine etkin olarak ve kötülük amacıyla onun enerji alanına, kötü niyetlerle saldırır. Psişik tacizlere örnek olarak, birisine nefret göndermek, etkin bir biçimde birisinin yanılmasını veya hata yapmasını dilemek, beddua etmek verilebilir.


Psişik Vampirlik, bir kişinin bir başkasının enerji alanını sömürmesidir. Psişik vampirlik bilinçli olarak da kötü amaçlarla gerçekleştirilebilir. Bilinçdışı kötü niyet olmaksızın da gerçekleşebilir. Bilinçdışı psişik vampirlik oldukça yaygındır.


Psişik Kirlilik, zayıf bir enerji sistemi negatif enerjiye maruz kaldığında oluşur. Kötü niyetli olmadığı halde bir kişi eğer etrafında çok negatif enerji bulunuyorsa karşılaştığı birisinin enerji sistemini kirletebilir. Sürekli başkalarının yanında huzursuz ve gergin hissediyorsanız veya çabuk öfkeleniyorsanız ve sebepsiz alınganlaşıyorsanız muhtemelen enerji sisteminize negatif enerji almışsınızdır onlardan.


Böyle kişilere karşı olabildiğince enerji sisteminizi korumak iyi bir fikirdir. Mümkün olduğunca az ilişki kurmalısınız onlarla. Kendi ailenizi seçemeseniz bile, arkadaşlarınızı, işinizi ve erkek arkadaşınızı seçebilirsiniz gibi... Ruhunuzu yükselten kişilerle olun, onu yok etmeye çalışanlarla değil!


Psişik Kirlilik çok yıpratıcı olabilir, kontrolsüzleşebilir şunlarla neticelenebilir:


Depresyon
Anksiyete
Hastalık
Talihsizlik
Kazalar
Kayıplar
Maddi Sıkıntı


Psişik Koruma Alevi'nin Kullanımı


Bir kez uyumlandıktan sonra Psişik Koruma Alevi'ni etrafınızda koruyucu ve şifalandırıcı bir alan oluşturması için çağırabilirsiniz.


“Başmelek Mikail, lütfen beni Psişik Koruma Aleviyle sar” şeklinde çağrılabilir. Bir durumu, yeri ya da birisini korumaya almak içinse, “Başmelek Mikail, lütfen ... durumu ... yeri ... filancayı Psişik Koruma Aleviyle sar” denir.



Psişik Koruma Alevi sadece sizi ve alevle sardıklarınızı psişik saldırılardan korumakla kalmaz. Sizin de dışarıya psişik saldırıda bulunmanızı engeller. (Kötü niyetiniz devam etse de dışarıya çıkmayacaktır.)


Psişik Koruma Alev'ini her gün çağırmalısınız. Kalktığınızda ve uyumaya hazırlanırken birer kez çağırın.


Psişik Koruma Alev'ini negatif enerjili kişilerle karşılaştığınızda ve onların bulunduğu ortamlarda yine çağırmanız faydalı olacaktır.(Dikkatli olun bazen en hoş görünen insanlar görndükleri gibi değillerdir.) İç güdülerinize güvenmelisiniz. Koruma alevini kullanmak zararsızdır, mümkün olduğunca istediğiniz iş için kullanabilirsiniz.


Ruhani bağışıklık sisteminiz güçlendikçe, Psişik Koruma Alevini çağırmanız daha az önemli hale gelecektir.




Uyumlama


Psişik Koruma Alev'ine uyumlamanızı Başmelek Mikail'i çağırarak alabilir veya tazeleyebilirsiniz.


“Başmelek Mikail, lütfen beni Psişik Koruma Alevine uyumla”


Eğer uyumlamaya daha çok enerji katmak isterseniz, gökkuşağı renklerinde bir alev hayal edin ve uyumlanacak olan kişiyi onunla sarın. Başmelek Mikail'i çağırdığınız sürece başka uyumlama yöntemlerini kullanmanızda sakınca yoktur.


Uyumlama tazelemelerinde zaman sınırı veya tekrar sınırı yoktur.
30-45 dakika kadar meditasyona oturmalısınız ve Başmelek Mikail'i çağırmalısınız.



Bu enerji herkesle özgürce paylaşılabilir...


Çeviri: Seyyar Diyari


alıntıdır







 

Psişik ve spiritüel korunma - Sal Rachele



Sal Rachele


Psişik ve spiritüel korunma ile ilgili bir çok düşünce okulları vardır. Burada işaret etmek istediğim en önemli nokta şu ki, bu teknikler sadece dördüncü boyut varlıklarına ve enerjilerine gücünüzü verdiğiniz sürece gerekli olan tedavi edicilerdir. Ruh sevgi seviyesine (beşinci yoğunluk) yükseldiğinde, korunma artık gerekli değildir.


Gerçekte “karanlık güçler” yoktur, sadece çok az ışığı olan enerjiler ve varlıklar vardır. Bundan dolayı, tüm korunma tekniklerinin karanlık illüzyonundan enerjiyi geri çekmek için tasarlandığını kavramak önemlidir.


Korunmaya iki türlü yaklaşım vardır – ışığı kucaklamak ve karanlığı dağıtmak. Enerjileri, varlıkları veya düşünce formlarını salıverirken, her zaman onların Tanrı’nın ışığına gittiğini imgelersiniz, ve kutsamalarınızı sunarsınız. Öfke ile salıvermek onları defetmez, çünkü öfkenin titreşimi bu tür enerjileri çeker. Eğer enerjisel bağlardan özgür bir hayat yaşamak istiyorsanız, bağışlamak önemlidir.


Bağlardan söz ederken, tekniklere girmeden önce bir not daha. Çoğu negatif enerjiler, varlıklar ve düşünce formları onları kendimizden uzak tutmamamız için bir tür rahatlık veya “ödül/rüşvet” sağlarlar. “Posesyon” olarak adlandırılan vakaların hemen hemen % 80’inde, itici gelen varlıklar bağışlayamadığımız ve unutamadığımız vefat etmiş aile üyeleridir. Onlarla olan bu bağlar onları ve kendimizi eski enerji kalıplarında esir tutar. Onları ışığa salıverdiğimizde, tekamüllerine yardım edilir ve omuzlarımızdan ağır bir yükü bırakırız. (Şüphesiz tüm varlıkların özgür iradesi vardır ve vefat etmiş varlıklar ışığa GİTMEMEYİ seçebilirler, ama en azından kendimizi sağlıksız bir işbirliğinden özgürleştirmiş oluruz.)


Teknik 1: Egemenliğimizi Bildirmek


Kendinizi Baba’nın altın ışığı ve Anne’nin gümüş ışığı ile dolmuş olarak gözünüzde canlandırın. Altın ışığın aşağıya doğru spiral şeklinde inerek taç çakranıza girdiğini ve bedeninizi sıvı altın ışık ile doldurduğunu görün. Gümüş ışığın ayaklarınızdan (eğer ayakta duruyorsanız) veya omurganızın tabanından (oturuyorsanız) yukarıya doğru yükseldiğini ve omurganızda spirallendiğini görün. Baba’nın altın ışığı İlahi Lütuf, Anne’nin gümüş ışığı Kutsal Kundalini olarak bilinir. Birbirine sarılan yukarı ve aşağı ilerleyen spiraller “yılan” şekli oluşturur, modern tıp sembolü. Kalp merkezinde, her yere yayılan beyaz ve pembe ışık imgeleyin. Bu şefkatin ışığıdır. Aşağıdaki komutu okuyun, tamamlandığını hissedene kadar tekrarlayın:


“EN YÜKSEK TANRI ADINA, % 100 SEVGİDEN, KOŞULSUZ SEVGİ IŞIĞINDAN OLMAYAN TÜM ENERJİLERİN, VARLIKLARIN VE DÜŞÜNCE FORMLARININ BENİM YERİMİ HEMEN TERKETMELERİNİ EMREDİYORUM! SİZ ŞİMDİ TANRI’NIN SEVGİ DOLU IŞIĞINA SALIVERİLDİNİZ!”


Sonra onların gittiğini ve Tanrı’nın ışığına çekildiklerini görün. Sonra şöyle söyleyin, “SİZİ BAĞIŞLIYORUM, SALIVERİYORUM VE ŞU ANDA EN YÜKSEK TANRINIZA GİTMENİZ İÇİN KUTSUYORUM”


Teknik 2: Rehberlerinizi Değiştirmek


Hepimizin ruhsal rehberlerimiz vardır. Genellikle onlar bizim yararımıza niyetlere sahiptir, bazı rehberler bizler büyür ve tekamül ederken, kendi yararlarına davranırlar. Bu zamanlarda, rehberlerimizin bütünüyle ışıktan ve bütünüyle bize hizmette olmaları önemlidir. Bu durumu sağlamak için, aşağıdakini kullanın:


(Yapabiliyorsanız) rehberlerinizi gözünüzde canlandırın ve şöyle söyleyin. “BU ZAMANDA, TANRI’NIN SEVGİ DOLU IŞIĞINA %100 HİZALANMIŞ OLANLARIN YERİMDE KALMASINA İZİN VERİYORUM. TÜM DİĞERLERİ ŞİMDİ TERKETMEK ZORUNDA!”


Tanrı’ya % 100 hizalanmamış rehberleri görün ve onların ışığa çekildiğini görün. “HİZMETİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM. IŞIĞA YOLCULUĞUNUZDA SİZİ KUTSUYORUM VE İYİ OLMANIZI DİLİYORUM” deyin.


Sonra şöyle deyin; “TANRI’NIN SEVGİ DOLU IŞIĞINA %100 HİZALANMIŞ OLAN VE MAKSİMUM RUH BÜYÜMEM, ZEVKİM VE REFAHIM İÇİN MÜKEMMEL OLAN REHBERLERE HOŞGELDİNİZ DİYORUM”


Şimdi yeni rehberlerin yerinize geldiğini gözünüzde canlandırın ve onlara hoş geldin deyin, ışığa hizmet için geldikleri için teşekkür edin.


Teknik 3: Dua


Araba kullanırken veya meşgul iken ve meditasyon yapmak için zamanınız yoksa, aşağıdakini kendinize yüksek sesle veya içinizden söyleyin:


“BEN IŞIĞIM, IŞIĞIM, IŞIĞIM, BEN SEVGİYİM, SEVGİYİM, SEVGİYİM, BEN TANRIYIM, TANRIYIM, TANRIYIM


http://www.kosulsuz-sevgi.com